Tarihi bir referandum sürecini yaşadık, yaşayacağız.
Evetler…
Hayırlar…
Sandıklar…
Mühür, mülkiyet.
Mühürsüz oy pusulaları…
Pazar yeri yangın yeri miydi?
Yoksa
Yangın pazar yerinde miydi?
Oylama sonucunun çok ötesindeyim, açık şöyleyim.
Bu nasıl aşağılama, aşağılanmadır böyle?
Bu nasıl aynadır?
Oy havar!
“Üsküdar dan dan bu yan lo kimin yurdu!
He canım...
Sen getir üstünü."
Sahi "atı alan Üsküdar'ı geçerken" kendinizi nasıl htiniz?
Birde yılanlar var tabi.
Yılanlar çoğalırsa fareler azalırmış.
Yılanlar azalırsa kurbağalar çoğalırmış.
Doğa kanunu.
Doğa kanuna müdahale ile insan insanlaşmışken kanunun hükmü nereye kadar?
Diyelim ki hiçbir şaibe yok ve referandum sonuçlarını olduğu gibi, rakamsal sonuçlarına bakarak ele alalım.
Masa da ikiye bölünmüş bir ülke var, kabul edelim.
Bu noktaya nasıl geldiğimizi, getirildiğimizi sorgulamak size kalmış.
Tencere, tava...
Kaşık için asla şart aranmazdı zaten.
O da ne ola ki?
O hal de,
Hadi Buyurun!