İnsanlık tarihi kadar eski olan, insanlıkla özdeşleşmiş değerler vardır.
Bu değerler insanların yaşadığı dönemin konjonktürel, coğrafi, sosyal yapılarına, dinsel algılarına göre değişse de mutlaka bireyden, en üst erke, sahiplendiği teojolik putperest değerler her zaman var olmuştur...
Değer kavramları İnsanlık tarihi kadar eski olduğunu vurgulasak ta, bu değerler bireyden topluma bazen toplumların önünü açıp egemen bir güç haline getirse de, bazı toplumlarda büyük yıkım ve kaotik süreçleri beraberinde getirmiştir.
İlkel toplumdan bu güne değerler dediğimiz güç aslında bireyi, toplumu konsolide eden ve disipline eden insan egosundan başka bir şey değildir.
Her çağ veya toplum tarihlerinde bu değerler ve değerlere karşı olanların çok sert savaşları olmuş, değerlere karşı duruş sergileyenlerin fiziki bedelleri olsa da diyalektik seyir değerlerde yıkım, değişim veya yenisel değer arayışlarını getirmiştir.
Günümüz son devri çağında tekcil değerler ve karşıtları değil, otonom değerler ve bu değerleri küresel ölçekte hükmeden üst değerlerlerle var etmeye başlamıştır. Dinsel, mezhepsel, ırksal, ideolojik değerler dediğimiz hegomonik güç, yaşam alanı bulduğu yerde topumuzu konsalide etmiştir.
Şuan yaşadığımız coğrafya çoklu değerlerin, çelişkilerinin savaştığı çıkar alanına dönüştüğü ama çoklu değerlerin tekli emperyalist güçler tarafından yönetildiği bir saha olmuştur.
Yaşadığımız topraklarda bu değerleri bize devlet, vatan, bayrak, din, mezhep, ırk diye pompalayanların değerlerle ne kadar örtüştüğü, kimlere hizmet ettiği, bu değerlerle ne kadar içselleştiği başlı başına paradoks.
Yani dostlarım anlaşılıyor ki, din, ırk, vatan, mezhep martavalları değerler adında kutsanıp bu coğrafyada satılmaya devam edecek ve birilerinin çıkarları için kan akmaya, doğayı yok etmeye devam edecek.