whatsapp
Mehmet Kiraz
Köşe Yazarı
Mehmet Kiraz
 

Girit’i nasıl kaybettik?

Araştırmacı tarihçi yazar; Mehmet Kiraz Ege adalarını Lozan’da kaybettik diyen akıl yoksunlarına ithaf en, Girit’i nasıl kaybettik. Halepa Sözleşmesi’ne göre Rumlara fevkalade imtiyazlar tanınıyordu; 1)Girit valisi sadece Müslümanlardan seçilmeyecekti, Hıristiyan da olacaktı. 2)vilayet genel meclisinde Rumlar (49/31) çoğunlukta olacaktı. 3)Hıristiyan kaymakamlar Müslüman kaymakamlardan sayıca fazla olacaktı. 4)vilayet meclisi ve mahkeme dili Rumca olacak; ancak resmi zabıtlar ve dilekçeler Rumca ve Türkçe olabilecekti. 5)ve en önemlisi asayişi sağlayan jandarma, yerli halktan seçilecekti. Hala “Türk-Rum kardeştir bunu bölen kardeştir” diyen uyuyan Osmanlı bunu da imzaladı. Fotyadi paşa, sava paşa, Kostaki Anthopulos paşa, Nikolaki Sartinski paşa gibi isimleri sırasıyla Girit’e vali atadı. Yani Kürtlerin istediği o meşhur “özerklik” Girit’te Rumlara verildi. Peki, bitti mi? Biter mi. sürecin üçüncü aşaması başladı. Artık özerk bir yapıya sahip olan Rumlar, adadaki Türk ve Müslüman tebaya şiddetli baskılar uyguladılar. Adadan ilk göç dalgası başladı. Bunu takiben Yunanistan anakarasından adaya göçmenler yerleştirilmeye başlandı. Türklerin mallarına zorla el konuluyor. Mahkemelerde sürekli Türkler aleyhine kararlar veriliyordu. Yönetici Rum, jandarması Rum, kadısı-adliyesi Rum. Ne kaldı? Kopuş. O da gerçek oldu nihayet. Artık adada Türkler azınlık pozisyonuna düşmüşlerdi. 1896’daki en büyük isyanda Türkler ve Rumlar karşı karşıya gelmişti. Komşular birbirlerini öldürüyorlardı. Osmanlı adaya müdahale etmek istese de büyük devletler buna müsade etmedi. İngiltere, Fransa ve Rusya adaya donanma gönderdi ve Osmanlı’ya 3. bir sözleşme daha imzalattılar. Bu son sözleşmeye göre; 1)Girit valisi kesinlikle Hıristiyan olacaktı. 2)bu vali, adada karışıklık çıkması halinde batıdan silah ve asker yardımı isteyebilecekti. 3)hemen genel af ilan edilecekti. 4)memurların üçte biri Hıristiyan olacaktı. 5)Avrupalı hukukçular adli bir ıslahat reformu hazırlayacaktı. Bu son sözleşme ile birlikte Rumlar iyice zafer sarhoşu olmuşlardı. Girit’in Hristiyan valisi adaya Osmanlı askeri istemiyor, Rumlardan müteşekkil jandarma teşkilatını güçlendiriyordu. Sonuç, yüzlerce Türk ölmeye devam etti. Lakin İngiliz ve Rus donanması Osmanlı askerlerinin Girit’e çıkmasına ve adaya müdahale etmesine müsaade etmiyordu. Yani ada resmen elden gitmişti. Bunun üzerine 1897 Osmanlı-Yunanistan savaşı patlak verdi. Osmanlı savaşı kazanmasına rağmen masa başında Rusya’nın dayatmasıyla kaybetti. Girit’e yeni imtiyazlar tanındı. Savaşı kazanan Osmanlı’nın adaya asker çıkaracağı bahanesiyle İngilizler ve Ruslar adaya çıktı. Girit’in otonomluğunu ilan etti ve artık asayişi kendilerinin sağlayacağını, Osmanlı askerinin gerekli olmadığını deklare ettiler. Sonuç; 1)Türk askeri adadan çekildi. 2)Girit resmen özerkliğini ilan etti. 3)Girit’in ve Giritli Türklerin kaderi Avrupalılara bırakıldı. 4)Girit valisini seçme hakkı Osmanlı’da olacak lakin bu valiyi İngiltere ve Rusya onaylayacaktı. Hal böyle iken, Osmanlı padişahının istememesine rağmen prens Otto Girit valisi olarak atandı. Bundan sonra adada asker bulunduran 4 devlet adadan çekildi. Kandiye hükümet konağına derhal yunan bayrağı çekilerek Girit illegal bir şekilde Yunanistan’a bağlandı. 1910 yılında Girit Meclisi Yunanistan ile birleşme kararı aldı. Bu karar sonrası aynı günümüzde olduğu gibi Anadolu’da çeşitli mitingler düzenlendi. “vur de vuralım öl de ölelim” benzeri sloganlar atıldı, yunan malları boykot edildi. En ilginci ise Yunanistan ve Avrupa’nın tepkisini çekmemek için İstanbul’da sahnelenen “Girit” adlı tiyatro oyunu sansürlendi. Yandaş medya da sansürlere uydu ve Girit ile ilgili yayın yasakları getirilerek halkın tepkisi dizginlendi. Kardeş kardeşi vurmasın, devlet bize bakmıyor yavşaklığı ile başlayan bir süreç binlerce türkün canı ile ve Akdeniz’in kalbi Kritimu‘nun 1913’te elimizden çıkması ile sonuçlandı. Ana vatanlarını terk etmeyen on binlerce Türk yedi düvele meydan okuyup bağımsızlığını kazanacak genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “mübadele gemilerini beklemeye başladı.
Ekleme Tarihi: 18 Haziran 2022 - Cumartesi

Girit’i nasıl kaybettik?

Araştırmacı tarihçi yazar; Mehmet Kiraz

Ege adalarını Lozan’da kaybettik diyen akıl yoksunlarına ithaf en,

Girit’i nasıl kaybettik.

Halepa Sözleşmesi’ne göre Rumlara fevkalade imtiyazlar tanınıyordu;

1)Girit valisi sadece Müslümanlardan seçilmeyecekti, Hıristiyan da olacaktı.

2)vilayet genel meclisinde Rumlar (49/31) çoğunlukta olacaktı.

3)Hıristiyan kaymakamlar Müslüman kaymakamlardan sayıca fazla olacaktı.

4)vilayet meclisi ve mahkeme dili Rumca olacak; ancak resmi zabıtlar ve dilekçeler Rumca ve Türkçe olabilecekti.

5)ve en önemlisi asayişi sağlayan jandarma, yerli halktan seçilecekti.

Hala “Türk-Rum kardeştir bunu bölen kardeştir” diyen uyuyan Osmanlı bunu da imzaladı.

Fotyadi paşa, sava paşa, Kostaki Anthopulos paşa, Nikolaki Sartinski paşa gibi isimleri sırasıyla Girit’e vali atadı.

Yani Kürtlerin istediği o meşhur “özerklik” Girit’te Rumlara verildi.

Peki, bitti mi?

Biter mi. sürecin üçüncü aşaması başladı.

Artık özerk bir yapıya sahip olan Rumlar, adadaki Türk ve Müslüman tebaya şiddetli baskılar uyguladılar. Adadan ilk göç dalgası başladı. Bunu takiben Yunanistan anakarasından adaya göçmenler yerleştirilmeye başlandı. Türklerin mallarına zorla el konuluyor. Mahkemelerde sürekli Türkler aleyhine kararlar veriliyordu.

Yönetici Rum, jandarması Rum, kadısı-adliyesi Rum.

Ne kaldı?

Kopuş.

O da gerçek oldu nihayet.

Artık adada Türkler azınlık pozisyonuna düşmüşlerdi.

1896’daki en büyük isyanda Türkler ve Rumlar karşı karşıya gelmişti. Komşular birbirlerini öldürüyorlardı.

Osmanlı adaya müdahale etmek istese de büyük devletler buna müsade etmedi.

İngiltere, Fransa ve Rusya adaya donanma gönderdi ve Osmanlı’ya 3. bir sözleşme daha imzalattılar.

Bu son sözleşmeye göre;

1)Girit valisi kesinlikle Hıristiyan olacaktı.

2)bu vali, adada karışıklık çıkması halinde batıdan silah ve asker yardımı isteyebilecekti.

3)hemen genel af ilan edilecekti.

4)memurların üçte biri Hıristiyan olacaktı.

5)Avrupalı hukukçular adli bir ıslahat reformu hazırlayacaktı.

Bu son sözleşme ile birlikte Rumlar iyice zafer sarhoşu olmuşlardı.

Girit’in Hristiyan valisi adaya Osmanlı askeri istemiyor, Rumlardan müteşekkil jandarma teşkilatını güçlendiriyordu.

Sonuç, yüzlerce Türk ölmeye devam etti.

Lakin İngiliz ve Rus donanması Osmanlı askerlerinin Girit’e çıkmasına ve adaya müdahale etmesine müsaade etmiyordu. Yani ada resmen elden gitmişti.

Bunun üzerine 1897 Osmanlı-Yunanistan savaşı patlak verdi.

Osmanlı savaşı kazanmasına rağmen masa başında Rusya’nın dayatmasıyla kaybetti.

Girit’e yeni imtiyazlar tanındı.

Savaşı kazanan Osmanlı’nın adaya asker çıkaracağı bahanesiyle İngilizler ve Ruslar adaya çıktı. Girit’in otonomluğunu ilan etti ve artık asayişi kendilerinin sağlayacağını, Osmanlı askerinin gerekli olmadığını deklare ettiler.

Sonuç;

1)Türk askeri adadan çekildi.

2)Girit resmen özerkliğini ilan etti.

3)Girit’in ve Giritli Türklerin kaderi Avrupalılara bırakıldı.

4)Girit valisini seçme hakkı Osmanlı’da olacak lakin bu valiyi İngiltere ve Rusya onaylayacaktı.

Hal böyle iken, Osmanlı padişahının istememesine rağmen prens Otto Girit valisi olarak atandı.

Bundan sonra adada asker bulunduran 4 devlet adadan çekildi.

Kandiye hükümet konağına derhal yunan bayrağı çekilerek Girit illegal bir şekilde Yunanistan’a bağlandı.

1910 yılında Girit Meclisi Yunanistan ile birleşme kararı aldı.

Bu karar sonrası aynı günümüzde olduğu gibi Anadolu’da çeşitli mitingler düzenlendi. “vur de vuralım öl de ölelim” benzeri sloganlar atıldı, yunan malları boykot edildi.

En ilginci ise Yunanistan ve Avrupa’nın tepkisini çekmemek için İstanbul’da sahnelenen “Girit” adlı tiyatro oyunu sansürlendi.

Yandaş medya da sansürlere uydu ve Girit ile ilgili yayın yasakları getirilerek halkın tepkisi dizginlendi.

Kardeş kardeşi vurmasın, devlet bize bakmıyor yavşaklığı ile başlayan bir süreç binlerce türkün canı ile ve Akdeniz’in kalbi Kritimu‘nun 1913’te elimizden çıkması ile sonuçlandı.

Ana vatanlarını terk etmeyen on binlerce Türk yedi düvele meydan okuyup bağımsızlığını kazanacak genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “mübadele gemilerini beklemeye başladı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.