"Cahiller, Cumhuriyet’i 'genelev açan rejim' olarak göstermek istiyor"
Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanlığı, ÇOMÜ TV ve Radyosu'nda konuk olduğu bir programdaki "1924'te Çanakkale ve Bursa'da genelev olarak, ahır olarak kullanılan camiler var" diyen Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın'a bir tepki de Sözcü yazarı Soner Yalçın'dan geldi. Yalçın, "Cahiller, Cumhuriyet'i 'genelev açan rejim' olarak göstermek istiyor" diyerek, "Fuhuş ve zührevi hastalıklar Osmanlı'dan Cumhuriyet'e 'miras' kaldı. İlk yerleşik genelevler Osmanlı'da 1812 yılında II. Mahmut döneminde açıldı" ifadesini kullandı.
Yalçın'ın "Fuhuş mirası" başlığıyla (1 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
İlahiyatçı Abdullah Akın diyor ki:
“1924 yılında Çanakkale ve Bursa'da genelev olarak kullanılan camiler vardı!”
Tarihe hayallerinin istediği oranında nitelik veriyor!
Üniversitelerde duygularıyla hareket eden böyle ne çok cahil var artık…
Oysa. Gerçekler bakın ne diyor:
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıktı. (Ki savaş Osmanlı için, Balkan Savaşı'yla 1912'de başladı. İzmir'e girilen 1922'de bitti. 10 yıl sürdü.)
Nüfus 20 milyondan 12 milyona düştü.
Savaşlar ve acı sonuçları toplumsal travmalara yol açtı. İmparatorluk çökerken insanını da yıkıma uğrattı. Bir millet ruhen de ölüyordu.
Sorunlar çığ gibiydi. Örneğin, 1916-1922 yılları arasında intihar vakalarında büyük artış oldu!
Sağlıksız ortamlar sonucu çocuk ölümleri yüzde 90'a ulaştı. Yoksulluk nedeniyle kadınlar -suç olmasına rağmen- bebek düşürmeyi alışkanlık haline getirdi. Yaşam süreci 30 yaşa kadar indi…
Kumar o kadar yaygınlaştı ki, “milli afet” sayıldı. Uyuşturucu kullanımı arttı.
Ve geçim derdi fuhuşu patlattı! Yaşam mücadelesi veren kadınlar seks işçiliğine yöneldi. Mütareke döneminde İstanbul'da 5 bin hayat kadını sokaklardaydı.
Evet. Savaşın yıkımı toplumsal yapıyı alt üst etti. Ekonomik yetersizlik ahlak gibi geleneksel normları yıktı. Fuhuş, fakir Müslüman kadınlara da sirayet etti. Keza…
Frengi, bel soğukluğu hızla Anadolu'nun dört yanına yayıldı.
Fuhuş ve zührevi hastalıklar Osmanlı'dan Cumhuriyet'e “miras” kaldı!
II. ABDÜLHAMİT
Cahiller, Cumhuriyet'i “genelev açan rejim” olarak göstermek istiyor. Oysa…
İlk yerleşik genelevler Osmanlı'da 1812 yılında II. Mahmut döneminde açıldı.
Resmi ilk umumhaneler ise, 1884 yılında II. Abdülhamit'in izniyle (“kerhane yönetmeliğiyle”) Galata ve Pera'da açıldı. Arkası geldi; ardı ardına genelevler faaliyete başladı. Anadolu'ya yayıldı…
Evet, I. Dünya Savaşı yıkımı fuhuş ticaretini büyüttü. Seks geçim aracı, kadınlar “sermaye” oldu. Polis raporlarına göre, İstanbul'da -804'ü Müslüman- 3 bin 104 vesikalı ve binin üzerinde kaçak çalışan kadın vardı.
1915 yılında genelev sayısı 359'a ulaştı! Artık kadına “çalışma vesikası” verilmeye başlandı.
Meselenin bir diğer acı yanı şuydu; denetimsizlik hat safhadaydı. Zührevi hastalıklar çok arttı. Evet… Kurtuluş Savaşı tek cephede verilmedi…
Ankara Hükümeti, önce Anadolu ve sonra İstanbul'a hakim olmasıyla vahim bir soruna dönüşen fuhuşa karşı savaşa başladı.
Başta İstanbul olmak üzere ülkedeki genelev sayısını 110'a düşürdü. Gizli fuhuş odaklarıyla ciddi mücadeleye başlandı.
Sadece İstanbul Emraz-ı Zühreviyye Müdüriyeti'ne kayıtlı 513 hasta kadın vardı. Hemen tedavilerine başlandı.
Ama bu zorlu mücadele hiç kolay olmadı.
Şöyle…
DİNCİ MEBUSLAR KARŞIYDI
Ah bu kafalar!
TBMM'nin 30 Aralık 1920 tarihinde kısaca “frengi kanunu” adıyla bilinen yasa tasarısı çıkarmasına kimi milletvekilleri karşı çıktı. “Kadınların muayene edilmesi bölümü tamamen çıkarılsın” istediler; Müslüman kadına dokunmak günahtı! Fuhuş ve zührevi hastalıkların artması umurlarında bile değildi.Dr. Emin (Erkul) Bey kürsüde, “Köhnemiş beyinler istiyor diye, halkımızın ölmesine, bir insan olarak ve bir hekim olarak seyirci kalamam” deyince meclis karıştı. Milletvekilleri; Hoca Tevfik, Şeyh Şemseddin, Yozgatlı Hasan, Hoca Fehmi, Hacı Mustafa kürsüye yürüdü.
Yani… Yasalar bile güçlükle çıkarıldı. Fuhuşla mücadele hiç kolay olmadı.
“Cürm-i meşhudu”nda yakalanan kadınlar muayneye götürüldü. İşi bırakmaları için yardımlarda bulunuldu. Sonuçta…
1925 yılı itibarıyla hayat kadını sayısında azalmalar başladı. Örneğin… İstanbul'da fahişe sayısı 1926'da 869, 1927'de 793'e kadar düştü.
Ne yazık ki… Demokrat Parti iktidarı döneminde -gazino, pavyon gibi- eğlence sektörünün gelişmesiyle genelev ve hayat kadını sayısı arttı. 1960'lar sonunda Amerikan askerleri için İstanbul genelevlerine beyaz badana yapıldı! Uzatmayayım…
İlk yıllarında Cumhuriyet'in fuhuşa karşı büyük mücadele vermesi bilinmesine rağmen bugün hâlâ utanmadan “camilerin genelev yapıldığı” yalanını söylüyorlar. Gözlerini kin bürümüş bunların.
Yüzleri varsa bugünü anlatsınlar!
Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu'nun araştırmasına göre…
AKP'nin iktidara geldiği 2002'de -resmi ve gayriresmi- hayat kadını sayısı 25 bin idi. Ankara Ticaret Odası'nın 2004 tarihli raporuna göre, hayat kadını sayısı100 bindi.
A.Ü.Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ayşegül Akbay'ın 2016 yılı çalışmasına göre sayı 150 bine ulaştı!
Vesika alabilmek için 40 bin kadın genelevlerin kapısında bekliyordu!
Sosyal yara giderek büyüyor ve hâlâ Atatürk ile uğraşıyorlar!
Bugün 80 yaşındaki H, -torunlarını okutabilmek için- 5 TL karşılığında İzmir'de çalışmaya devam ediyor. Hadi tarihi çarpıtıyor… Keşke birazcık utanmayı bilse bu cahil ilahiyatçı!