İktidarın il düşüncesi ortaya çıkınca ilk anda heyecanlanmıştık. Cumhuriyet’in 100. yıl dönümünde 100 maddelik Anayasa teklif metninde 100 ile çıkarılacağı açıklanmıştı.
Şartları belirlenince biz treni çoktan kaçırmıştık. Çünkü ilçe nüfusunun 100 binden fazla olması gerekiyor. En yakın İl merkezine 30 kilometre uzaklık olacak. İlçede mevcut bir şehirleşme düzeninin olması gerekmektedir. Şehirleşme, altyapı hizmetlerinin sağlanması, ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve sosyal yaşamın gelişmesi gerekiyor. Bunlara benzen maddeler var.
Biz ise nüfus eksikliğimizden kaybettik.
Beyşehir’le bir yakınlaşma olurda il olmaya aday olabilir miyiz? Maalesef idari yapıları diğer maddelere uygunluğu yönünden mümkün olmuyor.
Seydişehir olarak bu treni çoktan kaybettik. Büyüklerimiz ne derdi? Hak etmeden istemek ayıptır. Hak edene vermemek de ayıptır. Şehir demek medeniyet demektir. Çünkü insanlar ancak medeniyetle toplu olarak ortak, paylaşımcı ve sağlıklı olmalı. Şehir olabilme karnesinin en önemli notu medeniyettir. Mesele kalabalık nüfus ise, vahşi ormanlar da kalabalıktır. Bu yüzden il oluş karnesine göre olmalıdır. Düşük notlu bir şehir ismen de olsa ilçe yâda köy konumuna girebilmelidir.
Seydişehir’in mevcut hali il olmaya elverişli mi? Bunun cevabı kuş bakışıyla değil de bina yöneticilerini, esnaf, sanatkâr, işçi ve işverenleri dinlemek ile bulunur. Bir memnuniyet varsa o şehirde göç neden vardır? Göçün asıl sebebini göç edenleri tek tek dinleyerek bulabiliriz.
Lafla gemi yürütme devri sona ermiştir. Delil, tespit ve belgelerin dikkate alındığı devirdeyiz.
Diyeceğim şehir olmayı cismen tamamlayalım da, eksik olan sadece isim olsun.
Mevcut durumumuzla il olma karnemiz çok zayıf.