Kedişler, köpüşler sokakta yaşarmış
Kadınlar, çocuklar hayattan göçermiş.
Adamlar, babamlar ölürmüş derinde
İnsan özünden düşermiş bazen.
Küçük bir çocukken içim çok sıcaktı
Allah yukarda ve toprak sıcaktı.
Dünya dönerdi ya ben de dönerdim
Annem gülerdi ya ben de gülerdim."
Barış Diri'nin söylediği 'derinden' şarkısındaki gibi derinden geldi her şey ve derinden bir şeyler bırakıp gitti ardında.
Ülkecek yaşadığımız deprem felaketinin üzerinden on bir gün mü geçti.
Geçti, derken bile hiç bir şeyin geçmediğini hissediyor insan.
Gözümüzün önünde bir ülke alt üst oldu.
Bir gece de binlerce insanımız evsiz kaldı. Bir gece de binlerce insanımızın hayatı karardı.
Binlerce çocuklar annesiz, babasız, evsiz, hayatsız kaldı.
Her evde, her sokakta, her caddede geride tarifi imkânsız bir şeyler kaldı.
Deprem uzmanların tüm uyarılarına rağmen, böylesi bir depremin göz göre göre gelmesi bir yana; fay hattının tam üzerine şehir inşa ederek insan eliyle geldi deprem.
Milyonluk sitelerin zemin etütlerinin düzgün yapılmaması ile insan eliyle geldi.
Binaların kolonlarının kesilmesi ile insan eliyle geldi.
Demirden çalarak, çimentodan çalarak, kumdan çalarak insan eliyle geldi.
Kendi ellerimizle yaktığımız ateşi gözyaşımızla söndüremeyiz.
Söndüremedik.
Deprem yangının ortasında kaldık hepimiz.
İnsan eliyle gelen bir deprem sonrası, arama kurtarma çalışmalarına zamanında ve organize bir şekilde müdahale edilememesi yine insan eliyle geldi.
Ruhumuz da açılan derin yaraların asıl nedeni de bu sanırım.
Sayısını telaffuz etmek istemediğim ölüm sayısı, her birimizin annesi, babası, çocuğu, kız kardeşi, erkek kardeşi, arkadaşı, dostu, arkadaşı, sevgilisi.
Geçmişi, geleceği, anısı, hikâyesi...
Depremin olduğu dakikadan itibaren ülkemin bütün şehirlerinden yapılan yardımlar, içimizi ısıtan o dayanışma.
Binlerce deprem gönüllüsü.
Evini açan, ekmeğini bölüşen insanımız.
Harçlıklarını bağışlayan çocuklarımız, deprem bölgesine en sevdiği oyuncaklarını gönderen çocuklarımız, ineğini satıp parasını gönderen insanımız, aldığı üç kuruş emekli maaşını bağışlayan insanımız.
Yokundan veren insanımız, yani biz. Ne söylesek az gelir.
Bu dayanışma, yardımlaşma ne kadar önemli ise bu günler geçtiğinde değil, tamda bu günlerden başlayarak yaşamlarımıza sahip çıkmakta bir o kadar önemlidir.
Geçmişimize, geleceğimize, hatıramıza, hikâyemize sahip çıkmak, bu coğrafyada yaşayan her birimizin sorumluluğudur, görevidir.
Hepsi bu.