Üzerine çok kafa yorulan ve birçok tartışmaya konu olan Osmanlıca bir dil midir? Yoksa eski Türkçe midir?
Aslında bu soruya verilecek en doğru cevap iki tür Osmanlıca'nın var olduğudur. Birinci tür Osmanlıca Türkçe, Arapça ve Farsça'dan oluşan halkın konuş(a)madığı yalnızca diplomatik yazışmalarda kullanılan bir dildir. Bu dili Arap, Türk ve Fars okusa anlamaz. Dili anlayabilmek için bu üç dili yani elsine-i selâseyi belli bir seviyede bilmek gerekir. Çünkü Osmanlıcada gramer konusu karmaşık bir yapıya sahiptir. İsim tamlamaları Farsça ve Arapça gramere göre yapılabilir. Dolayısıyla her iki dildeki gramer yapısı bilinmiyorsa doğru cümle yazılamaz veya okunamaz.
Ikinci tür Osmanlıca ise halkın konuştuğu ve yazdığı Osmanlıcadır. Bu türde cümle veya metinlerde daha çok öz Türkçe kelimeler kullanılmıştır. Yunus Emre'nin ve halk şairlerinin eserleri bu dil türü içerisindedir. Bu türdeki kelimeler kimi zaman o kadar eski Türkçedir ki bazı kelimeler günümüzde kullanılmamaktadır. Keza padişahların kaleme aldıkları hatlar da Türkçe olarak yazılmıştır.
Sorunun cevabına gelince Osmanlıca hem bir dildir hem de değildir. Burada Osmanlıca'dan kasıt ele alınan metnin yapısı olmalıdır. Metin çok fazla Arapça ve Farsça unsur barındırıyor ve okuyup anlamak için lügat kullanımını gerektiriyorsa Osmanlıcadır. Eğer duru bir Türkçe ile halkın anlayabileceği şekilde yazılmışsa Osmanlı dönemi Türkçesidir.
Peki Osmanlıca Özgeçmişlere konulduğu gibi bir yabancı dil statüsünde midir?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Osmanlıca belge okumak için elsine-i selâseyi (Arapça, Farsça ve Türkçe) belli bir derecede de olsa bilmek gerekir. Yalnız Arapça, yalnız Farsça ve Türkçe bilen bir kişi bu dili doğru okuyamaz. Örneğin: “ﺩﻭﺭ” kelimesi Araplar için “devr” Farslar için ise “dûr - devr” şeklinde okunabilir. Devr okunduğunda; “zaman, dönme ve kendi ekseni etrâfında hareket etme” anlamına gelir. Ancak, “dûr” okunduğunda Farsça’da “uzak” anlamında kullanılmış olur. Dolayısıyla Türk veya Arap kökenli birisinin bu kelimeyi doğru okuyabilmesi için Farsça bilmesi gerekmektedir. Keza, “ﺑﺮ” “ber, bir, berr” kelimesi çok yönlü bir kelimedir. İmla açısından aynı olan bu kelime Türkçe okunursa sayı anlamında “bir”, Arapça okunursa “kara, toprak, hayır sâhibi, iyi amel işleyen”, Farsça okunursa “üzere” anlamındadır.
Bu örneklerden hareketle Osmanlıca’yı doğru okuyabilmek için üç dilin de bilinmesi elzemdir. Osmanlıca tamamen Türkçe unsurlardan oluşmadığı için bir yabancı dil olarak kabul edilebilir. Ancak burada da diğer dillerde olduğu gibi dili bilen kişinin dili hangi seviyede bildiği önemlidir. Osmanlıca seviyelere ayrılırsa bu seviyeler basit (matbu), temel(rika), orta(talik), orta üstü(Divanî) ve üst (Siyakat) şeklinde bölünebilir. Özgeçmişlere konulurken de bu doğrultuda Osmanlıca seviyesi yabancı dil olarak belirtilebilir. Çünkü aksi taktirde Osmanlıca biliyorum dediğinizde eğer seviyeniz temel seviyede ise ve karşınıza orta üstü düzeyde metin gelirse okuyamazsınız.