Ne tuhaf değil mi; eve ekmek parası getirmek için uyanılan sabahlardan askıda ekmek için uyanılan sabahlara kadar gelişti dünya.
Kapitalizmin altın çağı, insanlık için utanç.
Sizin kapınızın zilini çalıyor, karşı komşunuzun kapısının zilini çalıyor.
Elli dört daireli apartmanların, havuzlu kiralayıp havuzunda büyüteçle kira paranızı aradığınız sitelerin, müstakil konduların, kasabaların, köylerin bütün kapıların zilleri çalıyor.
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi biraz fark var aralarında elbette. Olmaz mı hiç, bazılarının ki sabahları çalarken bazılarının ki akşam çalıyor.
Siz duymuyorsunuz ama evinizdeki kediler kapı zillerini duyuyorlar. Onlar duyarlar, size de duyurmak için miyavlayıp duruyorlar.
Kedilerin miyavlamasını duyuyorsunuz ancak çalıp duran kapı zilinizi duymuyorsunuz.
Karşı daireyi ev sahibi evden çıkarıyor diyor mesela, siz duymuyorsunuz.
Yedi numaralı daire kendi kedilerine yaş mama almış diyor, siz iki kulağınızın üstüne iki elinizle bastırdıkça bastırıyorsunuz.
Ne çok seviyoruz kedileri oysa doğaları gereği her koşulda kendi yaşam konforundan asla vazgeçmeyen, evcilleşmiş gibi ışıl ışıl bakan gözleriyle ehlileşmemiş baş eğmez kedileri.
Azıcık abartıyla her dört haneden birinde kedi kardeşleriniz yaşıyor bu gün.
Size şöyle bir soru sorulacak olsa cevabınız ne olurdu diye merak ediyorum.
Bu güne kadar kedilerden ne öğrendiniz?
Boş verin soruyu.
Kediler herhangi bir dine mensup değiller, gitmek istedikleri bir cennet için iyilik yapıp ibadette etmiyorlar.
Çöpte bulduğu ekmekle karnını doyurmak için çırpınan çocuk içinde hangi dine mensup olduğunun hiç bir önemi yoktur mesela.
Boş verin çocuğu.
Eğer bir fetva verilecek ise; öncelikle
İkinci el zorunlu ihtiyaç nesneleri satın alabilmek için dökülen alın teri haram kılınmalıdır insana."
İnsanın çürümeye başlamış bir elma ile karnının ortası kararmış bir muz ile beslenmesi onu insanlıktan çıkarmaz belki ama muz gibi dışının kararmaya, elma gibi içinin çürümeye başlaması insanı insanlıktan çıkartır mesela.
Kediler mi?
Boş verin kedileri.