whatsapp
Enver Haykır
Köşe Yazarı
Enver Haykır
 

İzahı olmayan şeyin mizahı olur

Her yere çekilebilen ama hiç kimseyi hedef almayan, biraz düşündürten, biraz gülümseten birkaç enteresan hikâyeyi paylaşmak istedim. BİR BAKAN VE GAZETECİLER Bakanın birisi kendini gazetecilere hiç sevdiremez. Ne yapsa makbule geçmiyor… Basın her gün kendisiyle uğraşıyor. Canına tak eder. Düşünür-taşınır ve nihayet onları mat edecek bir eylem bulur Ve ilan eder: “Pazar günü saat 10.00’da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim!” Gün Pazar günü ve saat 10:00, Tüm basın mensupları toplanır ve olacakları merakla bekler. Bakan tam vaktinde gelir. Meraklı bakışlar altında elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başlar. Karşı kıyıya kadar da yürüyerek geçer. Herkesin gözleri fal taşı gibi açılmıştır. Ertesi günü tüm gazetelerde manşet: “Bakan, yüzme bilmiyor!” -------------------------------- ÇOCUK VE POLİTİKA Bir karı-koca, 18 yaşındaki oğullarını bir testten geçirmeye karar verirler. Bir masanın üstüne bir miktar para, bir dini kitap ve bir şişe şarap koyarlar. Eğer çocuk din kitabını seçerse din adamı, Parayı seçerse işadamı, Şarabı seçerse de işe yaramaz tembel biri olacaktır bu testin sonunda. Gizli bir yere saklanıp olacakları merakla beklemeye başlarlar. Bir süre sonra oğlan gelir. Masadakileri görünce önce etrafına bakınır sonra da ilk olarak parayı cebine koyar. Din kitabını görür, sayfalarını karıştırır ve onu da alır. Sonra oturur ve şarabı bir güzel içer. Koca, eşine dönüp der ki: —Hanım! Bizim çocuğun durumu sandığımızdan da beter çıktı, Galiba politikacı olacak!” ……………………………………………. ÖLDÜREN BÜROKRASİ Vatandaşın biri gece vakti kasabadan dönerken bataklığa düşmüş. Akşamın alacakaranlığında “İmdat imdat! Cankurtaran yok mu!” diye bağırıyormuş. Çarnaçar çırpınırken ve çırpındıkça batarken; birden muhtar çıkagelmiş. Muhtar, “Arkadaş, ne oldu hayırdır?” diye sorar. —Muhtarım bataklığa düştüm. Yok, mu oralarda bir dal, ip gibi şeyler, Uzatıversen de kurtarsan beni... Muhtar: Kusura bakma arkadaş, Ben sana ne ip uzatırım, ne de dal. “Neden?”  demiş bataklıkta batmakta olan adam. Muhtar: Arkadaş, Sen şimdi tam da hazine arazisinin içindesin. Hazine arazisinin üzerine bir şey yapmak veya bir şey almak suçtur. Durduk yerde başıma iş açmam… Bataklıktaki adam: Hazine arazisinden bir şey almak suçsa ben ne olacağım o zaman burada. Öleyim mi yani! Muhtar: Sen hiç merak etme. Ben şimdi kasabaya gider kaymakama senin bataklığa düştüğünü söylerim. O da mal müdürünü arar. İkisi istişare edip seni oradan çıkarmak suç mu değil mi bir karar verirler. Eğer çıkarmak suç değilse bir itfaiye gönderirler. O zaman seni oradan çıkarmaya çalışırız. Bu cevap karşısında kızan, köpüren ve hayretler içinde kalan adam: Yahu muhtar bu senin dediklerin olana kadar ben burada ölürüm. Muhtar: Arkadaş ben sana ölmezsin demedim ki. Ölürsün ama en azından mevzuata uygun ölürsün... ----------------------------------------- GAZETE SATICISI Tuttuğu köşesinde bağırıyor: İkinci baskııı... 100 lira... İkinci baskııı... 100 lira..." Adamın birisi 100 lira öder, gazeteyi alır ve gider, Ama biraz sonra söylenerek geri döner ve kızarak der ki: Bre gazeteci! Niye yalan söylüyorsun? 100 liraya sattığın gazetenin üzerinde “fiyatı 50 lira” yazıyor. Gazete satıcısı sakin ve bir o kadar da pişkin: “Aman be amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?
Ekleme Tarihi: 02 Ağustos 2024 - Cuma

İzahı olmayan şeyin mizahı olur

Her yere çekilebilen ama hiç kimseyi hedef almayan, biraz düşündürten, biraz gülümseten birkaç enteresan hikâyeyi paylaşmak istedim.
BİR BAKAN VE GAZETECİLER
Bakanın birisi kendini gazetecilere hiç sevdiremez.
Ne yapsa makbule geçmiyor…
Basın her gün kendisiyle uğraşıyor.
Canına tak eder.
Düşünür-taşınır ve nihayet onları mat edecek bir eylem bulur
Ve ilan eder:
“Pazar günü saat 10.00’da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim!”
Gün Pazar günü ve saat 10:00,
Tüm basın mensupları toplanır ve olacakları merakla bekler.
Bakan tam vaktinde gelir.
Meraklı bakışlar altında elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başlar.
Karşı kıyıya kadar da yürüyerek geçer.
Herkesin gözleri fal taşı gibi açılmıştır.
Ertesi günü tüm gazetelerde manşet:
“Bakan, yüzme bilmiyor!”
--------------------------------
ÇOCUK VE POLİTİKA
Bir karı-koca, 18 yaşındaki oğullarını bir testten geçirmeye karar verirler.
Bir masanın üstüne bir miktar para, bir dini kitap ve bir şişe şarap koyarlar.
Eğer çocuk din kitabını seçerse din adamı,
Parayı seçerse işadamı,
Şarabı seçerse de işe yaramaz tembel biri olacaktır bu testin sonunda.
Gizli bir yere saklanıp olacakları merakla beklemeye başlarlar.
Bir süre sonra oğlan gelir.
Masadakileri görünce önce etrafına bakınır sonra da ilk olarak parayı cebine koyar.
Din kitabını görür, sayfalarını karıştırır ve onu da alır.
Sonra oturur ve şarabı bir güzel içer.
Koca, eşine dönüp der ki:
—Hanım!
Bizim çocuğun durumu sandığımızdan da beter çıktı,
Galiba politikacı olacak!”

…………………………………………….

ÖLDÜREN BÜROKRASİ
Vatandaşın biri gece vakti kasabadan dönerken bataklığa düşmüş.
Akşamın alacakaranlığında “İmdat imdat! Cankurtaran yok mu!” diye bağırıyormuş.
Çarnaçar çırpınırken ve çırpındıkça batarken; birden muhtar çıkagelmiş.
Muhtar, “Arkadaş, ne oldu hayırdır?” diye sorar.
—Muhtarım bataklığa düştüm.
Yok, mu oralarda bir dal, ip gibi şeyler,
Uzatıversen de kurtarsan beni...
Muhtar:
Kusura bakma arkadaş,
Ben sana ne ip uzatırım, ne de dal.
“Neden?”  demiş bataklıkta batmakta olan adam.
Muhtar:
Arkadaş,
Sen şimdi tam da hazine arazisinin içindesin.
Hazine arazisinin üzerine bir şey yapmak veya bir şey almak suçtur.
Durduk yerde başıma iş açmam…
Bataklıktaki adam:
Hazine arazisinden bir şey almak suçsa ben ne olacağım o zaman burada. Öleyim mi yani!
Muhtar:
Sen hiç merak etme.
Ben şimdi kasabaya gider kaymakama senin bataklığa düştüğünü söylerim.
O da mal müdürünü arar.
İkisi istişare edip seni oradan çıkarmak suç mu değil mi bir karar verirler.
Eğer çıkarmak suç değilse bir itfaiye gönderirler.
O zaman seni oradan çıkarmaya çalışırız.
Bu cevap karşısında kızan, köpüren ve hayretler içinde kalan adam:
Yahu muhtar bu senin dediklerin olana kadar ben burada ölürüm.
Muhtar:
Arkadaş ben sana ölmezsin demedim ki.
Ölürsün ama en azından mevzuata uygun ölürsün...
-----------------------------------------
GAZETE SATICISI
Tuttuğu köşesinde bağırıyor:
İkinci baskııı... 100 lira...
İkinci baskııı... 100 lira..."
Adamın birisi 100 lira öder, gazeteyi alır ve gider,
Ama biraz sonra söylenerek geri döner ve kızarak der ki:
Bre gazeteci!
Niye yalan söylüyorsun?
100 liraya sattığın gazetenin üzerinde “fiyatı 50 lira” yazıyor.
Gazete satıcısı sakin ve bir o kadar da pişkin:
“Aman be amca!
Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.